Sevgi, insan hayatının temel taşlarından biridir. Sadece bir duygu değil yaşamın anlamını belirleyen büyülü bir kavram olmuştur. Hayatımızın temel taşlarından biri ve insan kalbinin derinliklerinde yatan çok güçlü bir hazinedir.

Sadece bir gülüşte, belki ufacık bir jestte veya bir merhamet dolu bakışta bile gizli olan bu güç, insan ilişkilerini güçlendiren, toplumları bir arada tutan bir bağdır. Aynı zamanda, sevgi yaşamın en zorlu anlarında bile bize güç ve umut veren bir ışık gibidir. Fakat ne yazık ki aslında zaten sahip olduğumuz bu gücün farkında olamıyoruz.

Ancak, sevgi her zaman kolay elde edilen bir hazine değildir. İlişkilerde sabır, anlayış ve özveri gerektirir. Bir kişiye ya da bir şeye karşı içtenlikle duyulan ilgiyi, yakınlık duygusunu, gönülden bağlı olmayı ve derin sevecenliği ifade etmektedir. Aynı zamanda, kendimize duyduğumuz sevgi, başkalarına sevgi sunmamızın temelidir. Sevginin bir döngü olduğunu anlamak, bir toplumda dayanışma ve saygıyı artırabilir.

Sevgi, dünya üzerindeki tüm kültürlerde birbirine benzer bir temel duygu olmasına rağmen, farklı toplumlarda farklı şekillerde ifade edilebilir. Bu çeşitlilik, sevginin evrenselliğini vurgularken, aynı zamanda kültürel zenginliği de kutlamamıza olanak tanır.

Mutluluk, insan yaşamının en değerli hedeflerinden biri değil midir? Bu hedefe ulaşmaksa zaten en büyük içsel zenginliğimiz olan sevgidir. Bir çok duygunun çıkış kaynağı bile her zaman sevgiden gelir aslında.

Mutluluğun temel kaynağı, pek çok düşünürün ve psikoloğun da üzerinde birleştiği gibi, sevgidir. Sevgi sadece bir duygu değil aynı zamanda sanattır. Veriliş rengi başka alınış rengi başkadır.

Gerçek mutluluğun kaynağı sevgi olduğunda, hayatımızın her alanında bu duyguyu yaşamaya odaklanabiliriz. Sevgiyle beslenen ilişkiler, içsel zenginlik ve huzurun kapılarını aralar. Bu nedenle, sevgi dolu bir yaşam sürmek, gerçek mutluluğu keşfetmenin anahtarıdır.

Önce insan kendini sevmeli ki hayatının aslında en büyük anahtarı olan bu gücü fark edebilsin. Sonra ise önceliği almak değil vermek olmalıdır.

Tüm insani paylaşımlarımızı yaparken karşımızdan beklenti içinde olduğumuz noktada sevgimizi paylaşıyor olmuyoruz. Duygularımızı karşılığını alabilmek için değil sadece karşımızdaki kişiye sevgimizi vermek hissettirmek ve mutlu etmek için olmalıdır önceliğimiz ki bundan biz de mutlu olalım. Ama ne var ki paylaşımlarımızda sevilme isteğimizi ön planda tuttuğumuz için, bu duygu ve düşüncelerle aldığımız yolda bütünleşebilmek, beraber yürümek nasıl mümkün olsun ki. İnsanlara karşılıksız sevgi sunmak da kişiyi içsel huzura ve mutluluğa götürebilmelidir.

Sonuç olarak, sevgi olmadan bir yaşam düşünmek neredeyse imkansızdır. Bir çok hastalığın tedavi sürecine bile katkı sağladığı bilinen mutluluğun kaynağı bu gücün farkına varalım. İnsanları bir araya getiren, bağları güçlendiren ve hayata anlam katan bu duygunun olmazsa olmazımız olduğunu kabul edelim artık. Sevgiyle dolu bir kalbin, sevgiyle atılan her adımın, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde her türlü pozitif değişim ve gelişmelerin anahtarı olarak kullanalım. Zor değil zaten varoluşumuzun en büyük kaynağı ve hazinemiz ... Gelin bu gücü birbirimizle paylaşalım, sevginin iyileştirici gücünü hep birlikte yaşayalım...

Unutmamalıyız ki, sevgi paylaştıkça çoğalır, ve gerçek mutluluk da bu paylaşılan sevgiyle büyür.

Yazımı ünlü filozof Immanuel Kant’ın sözüyle bitirmek istiyorum; “Ne kadar çok sevgimiz varsa, dünyadaki yolculuğumuzu o kadar kolaylaştırırız.”