“Hakkı gel sırrını eyleme zâhir,
Olmak ister isen bu yolda mâhir,
Harâbât ehlini hor görme zâkir,
Defîneye mâlik vîrâneler var.”
Kültürü kıt kültür bakanı Mahir Ünal’ın Osmanlica aşkını duyunca Osmanlıca konuşmayı merak ettim... Osmanlıca meraklısı bir Edebiyat Öğretmeni, öğrencilerine sürekli şunu söylermiş: Dersimde herkes Osmanlıca konuşacak, sorduğum sorulara Osmanlıca cevap verecek, yeni Türkçe konuşmak yok... Soğuk bir kış günü o öğretmen, sınıfın ortasındaki büyük sobaya yanaşıp, arkası sobaya dönük vaziyette dersini anlatırken, sobadan sıçrayan bir kıvılcım öğretmenin ceketinin arkasını tutuşturmuş...
Parmağını kaldırıp söz isteyen bir öğrenci başlamış konuşmaya: Efendim, arka cenahınızdaki... sobanın derunundaki… Parçe-i nardan kopan... Bir şerare, şahsınız istikametine... Tevcihlenerek ceketinize sirayet etmiştir ve dahi mabadınıza... İntikal etmek üzre revan olmaktadır... (Öğretmen arka tarafında giderek artan ısının da etkisiyle olayı anlayınca, sinirlenerek öğrenciye cevap vermiş): Evladım, şuna "Kalçanız yanıyor" desene, ne uzatıyorsun? Ey Mahir ne uzatıyorsun Türklükten, Cumhuriyetten rahatsız oluyorum desene.
(02.11.2022)