Seni ilk gördüğümde kalbimin Çizgisel hızı arttı..Senin kıta sahanlığına yaklaştım yavaşça. Senden başka herkesi transit geçtim, en önemli jeopolitik konumum oldun.. Günlerden perşembeydi, gölge boylarımızın uzadığı, güneşin Yengeç burcuna girdiği bir akşam üzeriydi...Adeta Samanyolu galaksisinin en parlak yıldızıydın..

 Seninle ellerimizin ilk birleştiğinde vücudumun Maksimum nemi arttı gözlerimin Bağıl nemi hat safhaya ulaştı terra rossa topraklari gibi kıpkırmızı oldum...Artık başlangıç meridyenim de sendin !

 Kalbim senin sevgine ;Büyük Sahradaki toprakların suya hasretinden daha fazla hasretti. İlk bakışta ,ilk dokunuşta kalbimdeki sıcaklık farkından dolayı kalbim mekanik çözülmeye uğradığını, kendimi hayal denizinde buharlaşıyor adeta uzerimden izoterm eğrileri geciyor gibi hissetmiştim...

 Seni görmeden önce kalbimin kıta sahanlığına kimse giremedi. Hinterlandım o kadar dardı ki hiçbir aşka başlayamadım. Limanıma demir atan her gemi Bermuda Şeytan Üçgeninin girdabında kaybolup gitti..

 Senin için uçsuz bucaksız Yörüngemde yaşamadığım hayaller kurmaya başlamıştım;

 Ben karasal iklim koşullarında yetişmiş bir Anadolu çocuğuyum,

 Sen ,kafelerin bolca olduğu, çarpık kentleşmenin zirve yaptığı bir metropol çocuğuydun..

 Seninle gökkuşağı nin altinda bir izdivaç yapıp,kutuplarda grup ve tan vaktini uzun süre seyretmek ,dar tabanlı nüfus piramidine benzeyen bir evde dünya nüfus artış hızına katkıda bulunmak istiyordum.

 Kuracağımız evin bahçesinde Gerçek alanın ile izdüşüm alanım arasında hiç fark olmayacaktı..!

Ben sana ot formasyonunun en nadide çiçeklerini gelinciklerini- papatyalarını yollarına serecektim. Sen de bana ebe gümeci,çıtlık otu karışımı salatalar yapacaktın Elazığ yapımı mermer tezgahların üstünde..

 Boy boy yetiştireceğimiz çocuklar ülkenin okur yazar oranına spesifik katki sağlayacakti..

 ..

 Ama o peribacalı görünüşlü baban , haşhas gibi kenevir gibi iliskimizi kontrol altına almaya çalıştı..Kırkikindi yağışlari gibi hayallerimize kurşun oldu. Üzerimize Nimbus bulutları gibi çöktü.

 Seninle aramıza San Andreas fayini çekse , Alp Himalaya dağlarını engel diye dikse , Vezüv'ün en kızgın lavlarini akarsu niyetine önüme serse bile Akarsular gibi en kısa yolu bulup uçan kuşla esen yelle sana kavuşacaktım Sarı Papatyam...

 Seni tanıdıktan sonra hayatımdaki kelimeler sözlük anlamını yitirip gerçek anlamını bulmuştu.. Hayatım renklendirme yöntemi ile çizilmiş haritalar kadar çekiciydi...Sen benim için atmosfer kadar kuşatıcı, yıldızlar kadar parlak, samyeli kadar kavruk, meltem kadar ferahlaticıydın... Büyük okyanusun dibindeki mercanlar senden daha renkli olamazdi. Hala içimde masif arazi gibisin.. Ben sarsildim sen sapasağlam yerindesin...! Sensizlik, yüksek bir falezden abrazyon düzlüğüne düşme etkisi yapardi bende...!Sensiz geçen günlerimde vücudum Sibirya Y.B.etkisinde kalmış gibiydi. Kalbim Richter ölçeğine göre 7 şiddetinde depremlere maruz kalıyordu...Yüreğimdeki medcezirin genliği hudson körfezinde bile yoktu...Hicbir kendini bilmez akarsu şelf saham da delta olusturmaya cesaret edemezdi...Sen adeta kalbimin monokultür aşkıydın... başka sevdalar yeşermezdi bu kalpte...Keşke karstik arazi gibi aşınmaya müsait, çay bitkisi gibi nazlı , yesil mercimek gibi en ufak nemden etkilenen, kırgıbayir gibi sivri dilli , kaçkarlar gibi aşılmaz olmasaydın..! Zigana gibi yol veren , trabzon hurmasi kadar naif , servi kadar zarif ,seni kontrol etmeme karşı tütün gibi kaprissiz , herkese buğday kadar mütevazi , aşka granit kadar sağlam, sevgiye çernozyum kadar münbit ve bana sığla ağacı kadar endemik kalabilseydin..Keşke ben gibi kalabilseydin zalım !!

 (22.12.2021)