PAÜ Hastaneleri Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı: “Her yıl 5 Mayıs, Dünya Pulmoner Hipertansiyon Günü olarak toplumda farkındalık yaratmak amacıyla çok sayıda ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Pulmoner Hipertansiyon (PH-akciğer damarı hipertansiyonu), beş farklı kategoride değerlendirilen çeşitli hastalıklar sonucunda gelişen ve akciğer (pulmoner) damarlarında kan basıncı artışı (hipertansiyon) ile seyreden anlaşılamayan bir hastalık olup bir tür kalp akciğer dolaşım bozukluğudur. Erken tanı konulup doğru tedavi edilmezse, PH, kişinin günlük fiziksel aktivitelerini belirgin olarak kısıtlayabilmekte, sağ kalp yetersizliğine neden olabilmekte ve hatta ölümle sonuçlanabilmektedir. Nedeni halen açıklanamayan bazı etkenler, genetik bozukluklar, ilaç ve toksinler, bağ dokusu hastalıkları, doğuştan kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, sürekli düşük oksijen düzeyi, uyku apnesi sendromu, akciğer damarlarını tıkayan pıhtı (pulmoner emboli) ya da pıhtı dışı diğer etkenler, hematolojik, sistemik, metabolik bazı hastalıklar, karaciğer hastalıkları, bazı virüs ya da paraziter enfeksiyonlar pulmoner hipertansiyonun nedenleri olarak yer almaktadır.”
Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu: “Pulmoner hipertansiyon tanısı çok disiplinli bir yaklaşımı gerektirir.”
Yaş, cinsiyet, ırk, sosyal veya etnik köken ayırmaksızın; dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini, 65 yaş sonrası nüfusun ise yaklaşık yüzde 10’unu etkisi altına alan PH’ın, günümüzde önemli bir küresel sağlık sorunu olduğuna değinen Prof. Dr. Dursunoğlu, hastaların ortalama yaşam sürelerinin 2.8 yıl, çocuklarda ise 10 ay olduğunu söyledi. PH’ın tedavi edilmezse yaşam süresinin 6 aya kadar düşebildiğini belirten Prof. Dr. Dursunoğlu, hastalığın seyri ve iyileşme oranı hakkındaki öngörünün kötü seyretmesinin yanı sıra, kompleks olması nedeniyle tanısı, ortalama 2.5 yıllık bir gecikme ile konulabildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Dursunoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülen PH, gebelik sürecinde anne kadar bebeğin de yaşamını tehlikeye sokabilmekte ve gebeliklerin yaklaşık yarısı anne ve bebeğin ölümüyle sonuçlanmaktadır. Bu nedenle PH tanılı kadınlarda gebelik sakıncalıdır. Dünyada ve Türkiye’de pulmoner hipertansiyonlu kadınların kesinlikle gebe kalmamaları, mevcut gebeliklerin ise sonlandırılması önerilmektedir. Pulmoner hipertansiyon tanısı çok disiplinli bir yaklaşımı gerektirir: kardiyoloji, göğüs hastalıkları, dahiliye-romatoloji başta olmak üzere bir çok klinik dalı ilgilendirmektedir. Nedeni açıklanamayan nefes darlıkları, PH açısından bir kuşku oluşturmalıdır. Hastalıktan kuşkulanma sonrası öncelikle klinik değerlendirme yapılır ve Ekokardiyografi (EKO- kalp ultrasonu) ile tüm kalp yapısı ve fonksiyonları değerlendirilir ve pulmoner arter basıncı ölçülür. PH kesin tanısı ise ancak pulmoner hipertansiyon konusunda uzman merkezlerde, sağ kalp kateterizasyonu yapılarak konulmaktadır. Tanı ve tedavisi ile hastaların takibi PH konusunda uzman merkezlerde yapılmaktadır. Üniversite hastanemiz kardiyoloji kliniği (kalp merkezi) de, PH konusunda uzman merkezlerden biridir.”