PAÜ Hastaneleri Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı: “Kalp yetersizliğinin toplumdaki farkındalığını arttırmak, korunma, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile erken tanı ve düzenli tedavi amacıyla her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında birçok ülkede Kalp Yetersizliği Günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Koroner kalp hastalıkları (kalp krizi vb), hipertansiyon (yüksek tansiyon), kardiyomiyopatiler (kalp kası hastalıkları), miyokarditler (kalp kası iltihabı), kalp kapak hastalıkları, kalp ritmi bozuklukları, diyabet ve bazı endokrin hastalıklar, böbrek yetersizliği, kronik akciğer hastalıkları, romatizmal bağ dokusu hastalıkları, sarkoidoz, amiloidoz, bazı enfeksiyonlar, derin anemi (kansızlık), tiroid bozuklukları (hipertiroidi), obezite, uyku apnesi sendromu, düzenli alkol kullanımı, bazı ilaçlar (bazı ağrı kesiciler, bazı kemoterapi ilaçları narkotik ilaçlar vb) ve ileri yaş gibi nedenler, sol veya sağ kalp kasının pompalama gücünü azaltarak kalp yetersizliğine neden olabilmektedir. Kalp yetersizliğinin sıklığı, dünyada ve ülkemizde giderek artmaktadır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır. Kalp yetersizliği olgularının yaklaşık yarısı, 60 yaş üzeri bireylerdir. Bugün için Avrupa ülkelerinde 15 milyon, Amerika Birleşik Devletlerinde 6 milyon, ülkemizde ise 3 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Kalp yetersizliği, sık hastaneye yatma ve ömür boyu tedavi ihtiyacı, ileri evre kalp yetersizliğinde komplike ve pahalı cihaz tedavisi (kalp pili ve destek cihazları gibi) uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine de yüksek maliyetler getirmektedir.”
Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu: “Belirtiler Göz Ardı Edilmemelidir.”
Kalp yetersizliğinin aniden (akut) gelişebileceği gibi (kalp krizi), genellikle yukarıda sayılan etkenlerin varlığında yavaş yavaş ilerlediğini, kronikleşebildiğini ve günün birinde klinik tablo ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Dursun Dursunoğlu, bu durumda nefes darlığı, ayaklarda şişme, çabuk yorulma, halsizlik ve çarpıntı hissi görüldüğünü belirtti. Ayrıca öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında artma, gece sık idrara çıkma, gece nefes darlığı ile uyanma, daha yüksek yastıkta yatma ihtiyacı gibi yakınmaların görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Dursunoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Çoğunlukla bu yakınmalar başka nedenlere yorumlanarak atlanabilmektedir. Klinik şikayetler ortaya çıkmadan çok daha önce, yukarıda belirtilen faktörler, aslında kalp yapısında değişikliklere (kalp kası kalınlaşması, kalbin genişlemesi, kalp büyümesi gibi) neden olarak kalp yetersizliğine zemin hazırlamaktadırlar. Kalp yetersizliği tanısı, klinik fizik muayene ve tetkikler ile kesinleştirilir. Her bir hasta, kendine özgüdür ve tedavi stratejisi hastaya göre bazı değişiklikler gösterebilir. Rutin biyokimya kan-idrar tetkiklerinin yanı sıra kalp elektrokardiyografisi (EKG), göğüs röntgeni (telekardiyografi) ve kalp ultrasonu (ekokardiyografi-EKO) tetkikleri mutlaka yapılır ve koroner yetersizliği (kalp krizi vb) durumlarında ise ayrıca koroner anjiyografi ve nadiren de kalp kateterizasyonu da yapılmaktadır. EKO, kalbin yapısı (kapaklar, kalp kası vb) ve fonksiyonları (kasılma ve gevşeme) hakkında çok önemli bilgiler sağlayan, uygulaması kolay ve hasta için zahmetsiz, gebelere de uygulanabilen bir tetkiktir.”