CUMHURİYET FAZİLETTİR!
(Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz)

Yarın, 29 Ekim. Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yaşını hep birlikte büyük bir heyecan ve gururla kutlayacağız.

Bu anlamlı günde, Cumhuriyet’in bize kattığı değerlere, milletçe sahip olduğumuz özgürlük ve bağımsızlık ruhuna olan bağlılığımızı bir kez daha dile getireceğiz. Cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşaması konusundaki inancımızı coşkuyla haykıracağız.

Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim şekli değildir. Bir milletin bağımsızlık mücadelesi sonunda kazandığı özgürlüğün, kendi geleceğini kendi elleriyle kurma iradesinin bir sonucudur. 29 Ekim 1923, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeniden doğan Türkiye’nin; geleceğe umutla bakan bir milletin doğum günüdür.

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilanını 28 Ekim akşamı büyük bir titizlikle hazırlandığı cumhuriyet fikrini Çankaya’da yapılan toplantıda en yakın çalışma arkadaşlarına; 
“Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz,” diyerek duyurdu.

Ve ertesi gün, 29 Ekim 1923’te, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhuriyet ilan edildi. Atatürk, o gün yaptığı konuşmada, “Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” sözleriyle Cumhuriyet’in bu milletin ruhuna en uygun yönetim biçimi olduğunu tüm dünyaya duyurmuş oldu. Aynı gün, Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Atatürk, Cumhuriyet’i “yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan” bir yönetim olarak tanımlamıştır. Cumhuriyet, Atatürk’e göre sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda erdemli bir yaşam biçimidir. Cumhuriyet demek, halkın kendi kaderini kendi elleriyle çizebildiği, eşitlik ve özgürlüğe dayalı bir hayat demektir.

Cumhuriyet, ifade özgürlüğümüzün de teminatıdır. Atatürk’ün, “Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.” sözleri, Cumhuriyet’in özgür düşünceye verdiği önemi açıkça ortaya koymuştur. Cumhuriyet, halkın sesini duyurabileceği, fikirlerini özgürce ifade edebileceği bir yönetim sistemidir.

Atatürk, Cumhuriyet’in temel taşlarını oluşturan ilkeleri, Türkiye’nin modernleşme ve gelişme sürecinde devlet yönetiminde ve sosyal hayatın düzenlenmesinde en önemli yol göstericimiz olarak belirlemiştir.

CUMHURİYETÇİLİK, Atatürk’ün gözünde, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması demektir.
MİLLİYETÇİLİK ise, Türk milletinin bağımsızlığına ve birliğine olan sarsılmaz bağlılığının bir yansımasıdır. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” sözüyle Atatürk, milletine olan sevgisini ve inancını vurguluyordu. “Benim yaratılışımda bir fevkaladelik varsa Türk olarak doğmamdadır” diyerek milletine duyduğu derin bağlılığını ifade etmektedir.

HALKÇILIK ilkesi ile, toplumun her kesiminin fırsat eşitliğine sahip olması gerektiği anlayışını yerleştirmiştir. Atatürk, bu düşüncesiyle toplumsal adaleti ve eşitliği savunuyor, sınıf ayrımı gözetmenin karşısında duruyordu. 
LAİKLİK ilkesi ise, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngörmekle birlikte halkın inancına saygıyı temel alıyordu. Atatürk, “Cumhuriyetin dayanağı Türk toplumudur, Türk toplumu ise kahir ekseriyetle Müslümandır. Bu itibarla, dine saygılıyız.” sözleriyle bu anlayışını ve dine bakışını net bir şekilde dile getirmiştir.

DEVLETÇİLİK ilkesi, ekonomik kalkınmada devletin öncü bir rol üstlenmesi anlamına gelirken, İNKİLAPÇILIK (devrimcilik) ilkesi, sürekli yenilik ve değişim ihtiyacını ifade etmektedir. Atatürk, çağdaşlaşmanın yalnızca yeniliklerle mümkün olduğunu biliyor ve bu yönde büyük adımlar atıyordu.

Atatürk, “Türk, öğün, çalış, güven” sözüyle Türk milletine yürünecek yolu gösteriyordu. “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizsiniz.” sözleriyle, Cumhuriyet’in geleceğini genç nesillerin ellerine emanet etmiştir. Bu söz, Türk gençliğine verilen büyük sorumluluğun ve ona olan güvenin bir göstergesidir. Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği hedef, “Türk milletini çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak” idi. Ve Atatürk, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” diyerek, bu hedefin gerçekleşmesi için gerekli olan gücün yine Türk gençliğinde olduğunu ifade etmiştir.

Atatürk’ün eğitim konusundaki sözleri bizler için adeta bir vasiyet niteliğindedir. “Eğitimdir ki, bir milleti ya da bir toplumu, bir birey olarak var edebilir veya yok edebilir. O hâlde, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek en büyük hedef olmalıdır.” diyen Atatürk, eğitimin ve özgür düşüncenin bir milletin varlığı için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu belirtmiştir.

Cumhuriyet, özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin simgesidir. Atatürk’ün, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözleri, Cumhuriyet’in sonsuza dek süreceğine olan inancını ve bizlere bıraktığı büyük mirası en güçlü şekilde anlatmaktadır.

Bugün, devletimiz her zamankinden güçlü, milletimiz ise her zamankinden daha emin ve kararlıdır. Ülkemizi daha ileriye taşımak, milletimizi güçlü kılmak için mücadelemizi sürdürüyoruz. Cumhuriyet’imizi korumak ve onu yüceltmek en büyük ülkümüzdür.

Bu düşünce ve duygularla milletimizin en büyük bayramı, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin kuruluşunun 101. yılını tebrik ediyorum. 
Sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla haykırıyoruz.
Yaşasın büyük Türk Milleti!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”