Heybetli kanatlarıyla gökyüzünde süzülen kartal, yalçın kayalıklarda koşuşturan küçük dağ keçisine doğru süratle inmeye başlar. Gün ışığının ulaşmadığı derin vadilerde, kartal pençesine takılan küçük dağ keçisinin acı acı bağırışları duyulur. Yavrusunu kartala kaptıran anne, hüzünlü gözlerle gökyüzüne bakarken uzamış çifte boynuzlarını kayalara vurarak sanki ağıtlar yakmaktadır. Kartal ise mağrur kanatlarıyla yuvasına doğru süzülürken yavrularına küçük lokmalar götürmenin sevincini yaşamaktadır.
Doğal hayat; çok acımasız gibi görünen bu ekolojik denge üzerine kurulmuştur. Aslında hayvan, hayatta kalmanın sırrını genetik şifrelerden ve annesinin kendine aktardığı bilgilerden öğrenir. Korunmaya muhtaçlık dönemini atlattıktan sonra güçlü olan ayakta kalır, zayıf olan elenir. Doğadaki bu ekolojik sistem, insan hayatı için de geçerlidir. Hayat; çekişmeler, sürtüşmeler ve mücaadeleler içinde sürüp giderken kimine ağıt yakılır kimine doğum günü pastası kesilir. Kur'an'ın ifadesiyle "İnsan pek zalimdir, pek nankördür."
Belgesellerdeki vahşiliğe içi kıyılan insan, ekran başında ne kadar merhametli ve duygusal görünmektedir. Oysa aynı insan, bir başka gün, bir başka saatte, kapı dibi komşusunun cenazesini umursamadan, yakın bir mekânda eğlence partisi düzenleyebilmektedir. Kendi merhametsizliğine mazeret kılıfı giydiren insan, şöyle demekten de geri durmaz: Neylersin, ölüm de kalmaz bu dünyada, düğün de...
Benim çocukluğumda mahallede bir cenaze olduğunda düğünlerde çalgı çalınmazdı. Düğün konvoyu cenaze evine, cami ve mezarlığa yaklaştığında müzik susar, arabalar korna çalmadan ilerlerdi. İnsanlar, konu-komşuya "ölümün acısını paylaşıyorum" mesajını verir, mezarlıkta yatan geçmişlerine saygı gösterirlerdi. Hatta şehirlerarası yol güzergâhında bir mezarlık yanından geçilirken arabadaki müziğin sesi kesilir, mezarlıktakilere fatiha okunarak yola devam edilirdi.
Zaman geçti, devran döndü. Toplumsal değişme ile birlikte birçok değer yargımızı kaybettik. Her şeyden önce içimizdeki merhamet duygusunu, birbirimize olan saygı ve sevgimizi yitirdik.
Bugün aynı merhametsizlik ve vurdumduymazlık Gazze'de yaşanan soykıra da gösterilmektedir. Daha önce Rusların Erzurum ve Gümüşhane baskınlarında, Balkan faciasında, Yunanlıların Ege'de yaptıkları zulümlerde; yakın zamanda Kıbrıs'ta, Çeçeniştan'da, Afganistan'da, Bosna Hersek'te, Karabağ'da, Doğu Türkistan'da, Myanmar'da büyük zulümler ve katliamlar yaşanırken insanlık yine ses çıkarmamış, duymazlıktan ve bilmezlikten gelmişti. Ne ilginçtir ki, II. Dünya Savaşı'nda Hitler'in soykırımına uğrayan Yahudiler, bugün Filistin ve Lübnan topraklarında Kenanlıların, Yebusilerin, Aramilerin ve Filistîlerin torunlarına ve Araplara soykırım uyguluyorlar.
Güllük gülistanlık barış günlerinde demokrasi ve insan hakları nutukları çeken sivil kuruluşları, insan hakları örgütleri, sınır tanımayan doktorlar, çevreciler, yeşiller, hukukçular, üniversiteler, siyasî partiler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve diğer kurum ve kurulular nereye kaybolup gittiler, niçin sesleri çıkmaz?
Yıllar önce "Uluslararası kurum ve kuruluşlar sahibinin sesidir, aynı merkezden yürütülürler. Bu kuruluşlar, dünyayı yöneten büyük şirketlerin yeryüzünde taşeronluğunu yapan baskı gruplarıdır, ortalığı velveleye veren çığırtkanlardır." dediğimizde "bunlar komplo teorisi" diyerek itiraz eden akl-ı evveller bize inanmamışlardı; hâlâ bu kurum ve kuruluşların masum olduğuna inanan safdiller var! Peki, bu zulüm karşısında İslam Ülkeleri İş Birliği Teşkikatının sessizliğine ne demeli?!
Yüz elli ylıdan beri "Türkün Türkten başka dostu yoktur." diye haykıranlara ağız dolusu hakaret edenler, ırkçılık ve faşizmle suçlayanlar, bugün neden dut yemiş bülbüle döndüler? Bu malum çevreler, Siyonist tehlikeye dikkat çeken rahmetli Erbakan Hoca ile dalga geçiyorlardı; Yahudi zulmüne karşı bugün yine derin bir sessizliğe gömüldüler!.. Gazze'de insanlık tarihinin yüz karası bir soykırım yaşanıyor. Dünya buna neden tepki göstermez, insanlığın sesi niçin çıkmaz?!
Doğadaki arslanı, kartalı, kaplanı merhametsiz ve vahşi bulan duygusal romantikler (!) keşke insanın merhametsizliği ve vahşiliğini de bir görebilseydiniz!..
Allah, insanlığın sonunu hayreylesin!